Doğadan Çaldığımız Yeter / Artık Doğa İçin Çalalım!

29 Aralık 2009 Salı

GEBELİK İZLEMİNDE İSTEDİĞİMİZ TETKİKLER NELER?


Ahu Hetman Gebeler Grubu'na katıldığınız gün, sizden bazı tetkikler istenecektir. Gelin onlara şöyle bir göz atalım.



GEBELİĞİNİZİN İLK BELİRTİSİ; ADET GECİKMESİNİN OLMASIDIR.


Bize geldiğinizde genellikle şu 3 durumdan biri söz konusudur.


* ADET GECİKMESİNİN OLMASI


* EVDE YAPILAN İDRARDA GEBELİK TESTİNİN POZİTİF ÇIKMASI


* LABORATUARDA BAKILAN KANDA GEBELİK TESTİNİN POZİTİF OLMASI.


İLK YAPILACAK OLAN;


Her 3 durumun varlığında da yapılması gereken ULTRASONOGRAFİ’de gebelik kesesinin görülmesidir.




Gebelik kesesinin rahim içinde (olması gereken yerde) görülmesi kan ya da idrarda gebelik testini gereksiz kılacaktır. Eğer kese gözlenmemişse ya erkendir ya da %1-2’lik bir dış gebelik riskinin (gebeliğin rahim dışı yerleşim riskinin) araştırılması için BETA-HCG TETKİKİ istenecektir.


Son tanımlanan adet gününe göre, 40 gün geride kalmış ise, ultrason gözleminde kesenin içinin dolu olduğu, embryo cisimciğinin orta yerinde kalp atımını sergileyen ritmik damar yapılanması mutlaka saptanmalıdır. Kalp atımı yoksa paniğe de gerek yoktur; kolayı vardır, 1 hafta daha beklenip ultrasonun tekrarlanması gerekir. (1 hafta bekleme ile kalp atım saptama oranı %80’lerdedir; bu nedenle PANİK ANLAMSIZDIR.) 1 hafta sonraki gözlemde gebelik kesesinin ölçüsünde mutlak büyüme olmalı ve artık kalp atımı izleniyor olmalıdır. (Yine kalp atımı yoksa, renkli doppler ultrason ile bunun teyidi gerekir.)


GEBELİĞİNİZİ SAPTADIK, TEBRİKLERİMİZİ İLETTİK, SONRASI NE YAPILACAK?




Kan grubu
Eğer daha önceden bilinmiyor ise ilk gebelik kontrolünde mutlaka anne ve baba adayının kan grupları kontrol edilir. Bu kan uyuşmazlığı açısından önemlidir. Anne adayının kan grubu Rh NEGATİF, baba adayı Rh POZİTİF ise, bu durumda kan uyuşmazlığından söz edilir ve gebelik izlemlerinde bu durumun bebek üzerinde olumsuz bir etkisinin olup olmadığı araştırılır.


Tam kan sayımı (hemogram)
Tam kan sayımının temel amacı kansızlık olarak bilinen anemi varlığını ve türünü saptamaktır. Bunun dışında enfeksiyonlardan pıhtılaşma sorunlarına kadar değişik konularda bilgi verebilir.


Günümüzde kan sayımı damardan alınan az miktarda kanın özel cihazlarda incelenmesi ile yapılmaktadır ve sonuçların alınması çoğu zaman birkaç dakikayı geçmemektedir.


Bir hemogram raporunda en çok dikkat edilen parametreler şunlardır:


WBC (white blood cell count, lökosit): Kanın belirli bir hacmindeki beyazküre (akyuvar) sayısıdır. Normal değerler laboratuvarlara göre az çok değişmekle birlikte genelde mililitrede 4.500-11.000 arasındadır. Gebelikte bir miktar artış normal kabul edilmekle birlikte kanda lökosit sayısının artması enfeksiyon lehine bir bulgudur.


Hemoglobin (Hb): Hemoglobin alyuvarların (eritrosit) içinde yer alan, kana kırmızı rengini veren ve oksijeni taşıyan proteindir. Gebelikte hedefimiz bu değerin 11 gr. ın üstünde olmasını sağlamaktır.


Hemotokrit (Hct): Alyuvarların hacminin tüm kan hacmine olan oranıdır. Kadınlarda %37-48 arası normal olarak kabul edilir. Bu değerin gebelik sırasında %30’un üstünde olması hedeflenecektir.


Trombosit (PLT): Kanın pıhtılaşmasını sağlayan hücrelerdir. Normal değerleri mililitrede 150-440.000 arasındadır.


Kan sayımında ayrıca tek bir alyuvarın hacmi ve hemoglobin içeriği gibi değişik parametreler de görüntülenebildiği gibi akyuvarların da değişik türlerinin oranları hesaplanır. Bu incelemeye lökosit formülü adı verilir.


TAM KAN SAYIMI 28. hafta dolayında tekrarlanmalıdır.


İdrar tetkiki
Gebelikte sık aralıklarla yapılan idrar incelemelerinin amacı hem olası bir idrar yolu enfeksiyonun saptamak, hem de gebelik sırasında ortaya çıkan bazı hastalıkların tespitini yaparak izlemektir.


Rutin bir idrar incelemesinde idrarın asitlik derecesi, yoğunluğu, glukoz, protein, keton gibi maddeler içerip içermediği araştırılır. Ayrıca mikroskopide akyuvar, kan, kum ve bakteri olup olmadığı incelenir.


Normalde insan idrarında protein bulunmaz ancak pre-eklampsi’nin önemli bulgularından birisi proteinüri yani idrarda protein olmasıdır. İdrardaki protein miktarı genelde pre-eklampsi’nin şiddeti ile doğru orantılıdır.


Gebelikte idrarda bir miktar glukoz olması normaldir ancak fazla miktarlarda glukoz yani glukozüri gebeliğe bağlı şeker hastalığını düşündürür.


Ketonlar olarak adlandırılan bazı asitler ise anne adayının yeterli şekilde beslenip beslenmediğini anlamak açısından yol gösterici olabilir. Açlık ile birlikte idrarda keton (aseton) görülmeye başlar. Açlığın süresi uzadıkça idrardaki keton miktarı da artar. Bu nedenle gebeliğe bağlı bulantı ve kusmanın izlenmesinde idrar keton düzeyi önemlidir.


Teorik olak insan idrarında kırmızı kan hücresi (alyuvar, eritrosit) bulunmaz. Ancak sağlıklı insanlarda idrarda birkaç tane eritrosit saptanması çoğu zaman normal kabul edilir. Buna karşılık fazla miktarda eritorisit saptanması mikroskopik hematuri olarak adlandırılır ve idrar yolu enfeksiyonu, idrar yollarında taş ve hatta bazı böbrek hastalıklarının belirtisi olabilir. Bununla birlikte kadınlarda idrardaki eritrositlerin kaynağının fark edilmeyen çok hafif vajinal kanamalar olabileceği de akıldan çıkartılmamalıdır.


İdrar tetkik sonucunda artmış lökosit sayısı, çoğu zaman idrar yolu enfeksiyonunu işaret eder.


Bakteri ise çoğu zaman idrar tetkikinde saptanan bir bulgudur. Bunun nedeni vajina ve ürethra (idrarın dışarıya atıldığı yer) çevresinde çok sayıda değişik bakteri bulunmasıdır. Bunlar örnek verilirken idrara karışabilir ve bu nedenle idrar tetkikinde saptanabilir. Bu duruma kontaminasyon adı verilir. Normalde mililitrede 100.000 bakteriye kadar olan durumlar kontaminasyon olarak kabul edilir ve hastanın yakınması yoksa ve idrarda bol lökosit saptanmamış ise klinik bir önem oluşturmaz. Ancak yine de bu gibi durumlarda idrar kültürü yapılması gerekebilir.


İdrar yoğunluğuna bakılarak anne adayının yeterli su içip içmediği kolayca anlaşılacaktır.


İdrar kültürü
İdrarda bakteri ve lökosit saptanması durumunda idrar kültürü yapılması gerekli olabilir.Kültür belirli bir dokudan vücut salgısından alınan öneğin özel ortamlarda bekletilerek içerdiği bakterilerin çoğaltılması ve incelemesi demektir. Bu sayede rutin tetkikte saptanan bakterilerin hangi tür olduğu anlaşılabilir. Antibiyogram ise saptanan bakteri üzerinde hangi antibiyotiklerin etkili, hangilerinin etkisiz olduğunu saptamaya yarar. Bu sayede işe yaramayacak olan bir antibiyotik kullanımının önüne geçilmiş olur.


İdrar yolu enfeksiyonları düşüklere ve erken doğumlara neden olabileceğinden mutlaka uygun antibiyotikler ile tedavi edilmelidir.



Rubella taraması
Çocukluk çağı hastalıklarından biri olan rubella (kızamıkçık), gebelik sırasında geçirildiğinde, bebekte anomalilere neden olabilen bir hastalıktır. Çocukluğunuzda KIZAMIKÇIK geçirmemiş ya da KIZMIKÇIK aşısı olmamış iseniz, ya da bu konuda kuşkulu iseniz; bu test mutlaka yapılmalıdır. Bağışıklığınız yok ise, gebeliğinizin ilk 3 aylık döneminde, çevrenizde KIZAMIKÇIK geçiren ya da geçirme riski olan çocuklardan uzak durmalısınız. Kanda yapılan incelemede Rubella IgG pozitifliği bağışıklığı gösterir. Gebelik öncesinde Rubella IgG negatif olarak saptandığında aşı yapılabilir ancak böyle bir durumda en az 3 ay süreyle gebelikten korunmak gereklidir. Hamilelik sırasında rubella aşısı yapılamaz.


CMV taraması
Sitomegalovirus adı verilen bir virusun neden olduğu enfeksiyonlar da, bebeklerde anomaliye neden olabileceğinden gebeliğin başında anne adayının bu enfeksiyona karşı bağışıklığının olup olmadığının araştırılması önemlidir. Kanda yapılan incelemede CMV IgG pozitif olması bağışıklığı gösterir. CMV IgM’nin POZİTİF olması ise, hâlihazırda bu enfeksiyonun aktif olduğu anlamına gelir ve bu durum ileri tetkikler gerektirir. Amaç bu enfeksiyonun gebeliğin ilk 3 ayında aktif olmadığından emin olmaktır. Rutin incelemelerde bu tetkikin yapılıp yapılmaması konusunda kurumlar arasında görüş birliği yoktur.


Toksoplazma taraması

Toksoplazma enfeksiyonu, düşük, ölü doğum ve anomalili bebek gibi istenmeyen sonuçlar doğurabilen bir hastalıktır. Bu nedenle gebeliğin başlangıcında, Toxoplazma enfeksiyonunun daha önceden geçirilip geçirilmediği ve bağışıklık olup olmadığı araştırılmalıdır. Kanda yapılan incelemede Toksoplazma IgM aktif enfeksiyonu; IgG ise geçirilmiş enfeksiyon ve bağışıklığı gösterir. Gebelik sırasında aktif enfeksiyon saptandığında uygun şekilde antibiyotikler ile tedavisi gerekir.


Hepatit ve HIV taraması
Hepatit B virüsü karaciğerde enfeksiyona neden olan bir mikroorganizmadır. Ülkemizde Hepatit B taşıyıcılığı oldukça yüksektir. Bu nedenle gebeliğin başlangıcında Hepatit B taraması yapılması önemlidir.


HBs pozitif ise; taşıyıcılık


Anti HBs pozitif ise; bağışıklık mevcuttur.


Bağışıklık daha önceden geçirilmiş bir enfeksiyona bağlı olabileceği gibi, aşılama sonrası da beklenilen bir durumdur.


Hepatit B taşıyıcılığı varlığında doğumdan hemen sonra bebeğe aşı ve koruyucu serum yapılması gerekir.


AIDS'de bebek üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğinden rutin incelemeler arasında HIV testi de bulunur.


Ense kalınlığı ölçümü, İkili test, Üçlü test
Bebekte Down sendromu, ve diğer bazı genetik hastalık olasılığının anlaşılması amacıyla 11.-14. gebelik haftalarında, ultrasonografi ile ense kalınlığı ölçümü ve anne adayından alınan kanda bazı hormonların ölçümü ile İKİLİ TARAMA TESTİ yapılır. 16-20. haftalar arasında ise yine anne adayından alınan kan ile aynı amaç için ÜÇLÜ TARAMA TESTİ yapılır.


İndirekt Coombs ve Anti D (Rhogam)
ANNEDE KAN UYUŞMAZLIĞI OLMASI İÇİN GEREKLİ OLAN KOŞULLAR;


* anne kan grubunun Rh NEGATİF,


* baba kan grubunun Rh POZİTİF olmasıdır.


İlk gebeliklerde (özel durumlar dışında)(*) bu koşullar varsa bu ilk bebek için tehlike yoktur. Önemli olan doğumu takiben hemen doğan bebeğin kan gurubuna bakılıp, eğer bebek de Rh POZİTİF ise, sonradan doğacak bebekler için önlem olarak KORUYUCU AŞININ (Rhogam) yapılmasıdır.


Anne adayının kan grubunun Rh NEGATİF, baba adayının ise Rh POZİİTİF olması durumunda, kan uyuşmazlığı söz konusudur. Böyle bir durumde eğer bebeğin kan grubu da Rh POZİTİF ise, bebeğe ait kan hücreleri kanama gibi bir nedenle annenin kanı ile temas ettiğinde annenin kanında Rh POZİTİF protinlere karşı antikor adı verilen maddeler oluşur. Böyle bir durumda anne adayında oluşan antikorlar bebeği olumsuz şekilde etkileyebilir. Bu tablo etkilenmiş Rh/Rh uyuşmazlığı olarak tanımlanır. Kan uyuşmazlığından dolayı bebeğin etkilenip etkilenmediği anne adayının kanında yapılan bir test ile anlaşılabilir. Bu testin adı indirekt coombs testidir. Rh uyuşmazlığı olan çiftlerde indirekt cooms testi gebeliğin 28. haftasında yapılır. Yine gebeliğin bu haftalarında anne kanında antikor oluşumunu engellemek için Anti D adı verilen aşı yapılabilir. Gebeliğin erken dönemlerinde düşük tehditi gibi kanama sorunları olanlarda ya da amniyosentez gibi girişimler yapılan gebelerde, kanama ya da işlem sonrasında da Anti D yapılmalıdır. Doğum sonrasında ise eğer bebek kan grubu Rh POZİTİF ise, ilk 72 saat içinde anneye Anti D yapılarak daha sonraki gebeliklerdeki RhPOZİTİF bebeklerin, kan uyuşmazlığından olumsuz şekilde etkilenmeleri engellenmiş olur.


KAN UYUŞMAZLIĞINDA ÖZEL DURUMLAR:


Anneye gebelik öncesi dönemde kan verilmiş olması (yanlış bir kan transfüzyonu söz konusu olabilir…) ya da gebeliğin ilk aylarında kanamaların olması…


DÜŞÜKLER: 8 haftadan büyük düşüklerde mutlaka küretajı takip eden ilk 48 saat içinde KORUYUCU AŞI (Rhogam) yapılmalıdır. 6 hafta ve daha küçük gebeliklerde aşıya gerek yoktur. 6-8 hafta arasına hekiminiz karar verecektir.


AMNİOSENTEZ: amniosentez yapılan gebelere işlemi takip eden ilk 48 saat içinde KORUYUCU AŞI (Rhogam) yapılması önerilir.


İlk gebelikte Rhogam AŞISI gerektiği halde unutulmuş yapılmamış ya da tam net olarak yapılıp yapılmadığı bilinmiyorsa; bu anne adaylarında mutlaka INDIREKT COOMBS TESTİ düzenli aralıklarla yapılmalıdır. INDIREKT COOMBS TESTİ pozitif çıktığı takdirde, sulandırılmış inderekt coombs testi takipleri ile fetüs bu durumdan etkilenmeden gerekiyorsa doğumun erken gerçekleştirilmesi planlanacaktır.



Şeker (Diyabet) tarama testi
Gebelik, şeker hastalığını taklit edebilen bir durumdur. Ayrıca gebe kadınların bazılarınde, gebeliğin seyri sırasında diyabet (şeker hastalığı) ortaya çıkabilir. Ortaya çıkan bu durum gebelikten sonra normale dönebileceği gibi, kalıcı da olabilir. Gebelik sırasında ortaya çıkan şeker hastalığına gestasyonel diyabet denir. Gebelik ile ilgili şeker hastalığı 24.-28. haftalarda ortaya çıkar. Bu nedenle gebelik izleminde, şeker tarama testi yapılır. Bu test için uygun dönem gebeliğin 24.-28. haftaları arasıdır. Açlık kan şekeri bakılmasının yanı sıra 50 gram glukoz tarama testi yapılacaktır. 50 gram Glikoz Yükleme Testi için, gebenin aç olması gerekmez. Herhangi bir zamanda kişiye 50 gram glukoz içirildikten 1 saat sonra kan örneği alınarak şeker düzeyine bakılır. 50 gram glikoz yükleme sonrası 1. saatte kan şeker düzeyi 145 mg/dl. nin üstünde ise, hekiminiz 3 saat süren bir diğer gelişmiş test, 100 gr. Glikoz Yükleme Testi önerecektir.


50 gram glukoz tarama testi: kan şeker düzeyi 140 mg/dl üzerinde ise test pozitif ya da anormal olarak kabul edilir. Sonuç 200 mg/dl ya da üzerinde ise bu durumda diyabet tanısı konur. Sonucun 140-200 mg/dl arasında bulunması durumunda ise 3 saatlik şeker yükleme testi yapılmalıdır.


50 gram glukoz ile yapılan taramanın anormal çıkması mutlaka gestasyonel diyabet olduğu anlamına gelmez. Çoğu zaman ilk aylarda çok hızlı kilo alan anne adaylarında 50 gr. yükleme sonuçları POZİTİF gelmekte; bu da biz hekimlerin, hastaya gerekli diyet uyarısını yaparken daha güçlü olmamızı sağlamaktadır.


Tarama ve tanı testleri sonucu gestasyonel diyabet saptanmış ise, sıkı bir diyet; ayda 1,5 kilodan fazla kilo almamak ve toplamda 13 kg ı geçmemek gibi hedefler, gestasyonel diyabeti geriletecektir.


Tedaviye inadçı glikoz tolerans bozulmalarında, bazen gebenin insülin kullanması da gerekebilecektir.


ÖNEMLİ NOT: Aslında bu glikoz tarama ile tüm kadınlar 40 yaş öncesi ŞEKER TARAMASINDAN geçmiş olmaktadır. Şöyle ki gebeliğinde GESTASYONEL ŞEKER HASTASI yakaladığımız kadınlar, bilmelidirler ki 40 yaş sonrası kendilerini DİYABET HASTALIĞI beklemektedir. Yapabilecekleri en güzel şey, doğumu takiben aldıkları tüm kiloları lohusalığın ve emzirme görevlerinin hemen bitiminde tümüyle vermeleridir.


İLERİ DÜZEY 4 BOYUTLU DOPPLER ULTRASON TETKİKİ:


Gebelik izleminizde, “ARTIK BEBEĞİNİZ ORGANSAL / FONKSİYONEL YÖNLERDEN ÇOK SAĞLIKLI” diyebilmek ve gebeliğin devamına onay vermek için, özellikle 21. –23. GEBELİK HAFTASINDA, mutlaka İleri düzey 4 boyutlu Doppler Ultrason tetkikinizin, deneyimli bir radyolog tarafından yapılmasını istiyoruz.


GEBELİK, ASLA HASTALIK DEĞİLDİR, SADECE FİZYOLOJİK DEĞİŞİKLİKLERİN SEYİR GÖSTERDİĞİ GÜZEL BİR SÜREÇTİR.


BU SÜREÇTE SİZE ESKORTLUK YAPACAK OLAN HEKİMLERİNİZ, BU RUTİN TESTLERİ MUTLAKA İSTEYECEK VE SONUÇTA SİZİN DE KENDİNİZİ GÜVENDE HİSSETMENİZİ SAĞLAYACAKLARDIR.

9 Aralık 2009 Çarşamba

GEBELİK TAKİBİ (bilgilendirme)

Bilgilendirilmis Hasta Onayı Belgesi

Bu belge Türk Jinekoloji ve Obstetrik Dernegi
önerisidir.

GEBELİK TAKİBİ

Hasta olarak size uygulanacak olan gebelik
takibi hakkında karar verebilmeniz için,
durumunuz ve önerilen tibbi tedavi ya da
tanısal islem ve diger tedavi seçenekleri
hakkında bilgi alma hakkına sahipsiniz. 
Bu belge ve açıklayıcı konusma ile size
önerilen gebelik takibinin tanımı, gerekliligi,
riskleri, tedavi seçenekleri, tedavi
uygulanmazsa karsılasabileceginiz sonuçlar
hakkında bilgi verilmektedir. 
Tanısal girisim ya da gebelik takibinde
uygulanacak yol hakkında bilgilendirildikten
sonra girisimi kendi isteginiz ile kabul ya da
reddedebilirsiniz. 
Size sunulan bilgilerden herhangi birini
anlamakta güçlük çekerseniz hekiminize
açıklaması için lütfen danısınız.
Gebelik takibi: Gebelik yaklasık 280 gün
süren kadın hayatındaki önemli dönemlerden
biridir. Hem annenin hem de bebegin bu
dönemi saglıklı olarak geçirebilmeleri için hekim
gözetiminde muayene, sonografi ve bazı tanısal
testlerin yapılması gereklidir. Gebelik takibi
hekim tarafından haftalara göre ne sekilde takip
uygulanacagı, hangi testlerin gerekli oldugu ve
önerildigi, ne tür ilaçlar kullanılacagı, hangi
durumlarda kontrol gününü beklemeden bir
saglık kurulusunun aranılması gerektiginin
anlatılması ve bebegin anne karnında saglık
durumunun iyi oldugunu saptamak amacıyla
yapılan testleri kapsamaktadır.

Pregnant woman

Takiplerde sonografik inceleme yapılması, anne kan basıncı ve vücut agırlıgı ölçümleri ile belirli dönemlerde
anne ve bebek iyilik halini ortaya koymak için yapılan laboratuar testleri hastaya önerilir.  Gebeligin basında rahim agzından hücresel  örnek alınması (servikal sitolojik tetkik) uygun  laboratuar kosulları varlıgında
önerilmelidir. Bebekte kromozomal anomali varolup olmadıgını anlamak için bebekte sonografik ölçüm (NT ölçümü) ve anne adayından kan testleri yapılması uygun
ultrasonografi ve laboratuar kosulları varlıgında önerilir.

Riskler : Gebelik, bazı durumlarda acil olarak
saglık kurulusuna gitmeyi gerektiren önemli bir
zaman dilimidir. Gerek laboratuar sonuçları
gerekse gebenin takibe gelme düzeninde
kendisinin ya da çevresinin sorumlulugunda
olan aksamalardan dogan sorunlardan takibi
yapan hekim sorumlu tutulamaz.

Aynı sekilde kisinin önerilen tedavi veya tanısal yöntemi
kabul etmemesi durumunda dogabilecek
zararlar kendisine ait kabul edilir. Gebeligin her
döneminde anne yaşamını tehlikeye sokan
durum ortaya çıkabilir.  Bazı kosullarda bu durumu öngörmek ya da tedavi ile ortadan
kaldırmak olası degildir. Gebelikteki bazı özel
durumlar (ör. Preeklampsi, eklampsi vb) tüm
çabalara ragmen anne adayının ya da
bebek(ler)inin, gebelik veya hemen sonrası
dönemde ölümüne veya kalıcı hasarlı olmasına
yol açabilir ve bu durumlar her zaman
öngörülemeyebilir ya da tedavi edilemeyebilir.

Ultrasonografik incelemenin amacı bebegin
herhangi bir yapısal anormallik tasıyıp tasımadıgı,
cinsiyetin belirlenmesi (tibbi açıdan gerekli
durumlarda), kaç adet bebek oldugunun
saptanması, kanama varsa bunun nedeni olabilecek
durumların saptanması, erken dogum riskinin olup
olmayacagının öngörülmeye çalısılması (rahim agzı
uzunlugunun ölçülmesi), bebegin büyüme ve
gelisiminin takibi, bebekte rahim içi oksijen azlıgına
baglı sıkıntı durumumun arastırılması (Doppler kan
akımı ölçümleri), bebegin içinde bulundugu sıvıda
ve/veya bebegin sonu’nda (plasenta)
anormalliklerin saptanmasıdır. Yukarıda sıralanan
durumlar ultrasonografi ile her zaman dogru ve net
olarak saptanamayabilir.

Anne adayına dogum öncesi yapılan ultrasonografi ile bebekte dogumdan sonra ortaya çıkacak hastalıkların ya da yapısal bozuklukların tamamının saptanması mümkün degildir. Dogum öncesi normal saptanan bir
ultrasonografik inceleme dogumda normal bir
bebegin garantisi olamaz.

8 Aralık 2009 Salı

“BEBEĞİM KIZ MI OĞLAN MI?”

Ultrason cihazlarının Türkiye’ye girişi 1980 li yılların ilk yarısındadır.

USG

Sadece manuel (elle) muayenelerle anlamaya çalıştığımız kist, kitle ve tümörleri ilk kez ultrason cihazları ile görür olduk. Bu görüntüler zaman içinde bizi gereksiz operasyonlardan korudu.  Örneğin izlendiğinde kaybolabilen bir yumurtalık kistinin varlığı, en iyi ultrason ile izlendi.  Kistin varlığını da, bir kaç âdet sonrası kayboluşunu da hem hekim, hem hasta birlikte görebildik.

Bunlar ultrasonun iyi yönleri.

12hafta

Nitekim bu iyiliği gebelik izlemlerinde fazlasıyla yaşadık. Devam etmeyen gebelikleri, kanama ile gelen düşük tehditli hastalarda gebeliğin sürüp sürmediğini hep bize ulrason gösterdi. 7. hafta oldu mu, kalp atımı var mı sorumuzu ultrason giderdi. İleri aylarda beyin/omurilik ve diğer tüm organ gelişimlerini ultrasonla izler olduk. Doppler ultrason ile kalp atım ve damar atım ivmelerini izleyerek gebelikte herşeyin yolunda gidip gitmediğini önceden anlamaya çalıştık. Gelişim geriliği şüphemiz varsa, bebek içerde büyümüyor ise, amnion sıvısı az ise, ya da placenta erkenden yaşlanmış yeterince görev göremiyor ise, hepsini doppler ultrason ile sorgular olduk. Bazan onun uyarısı ile gebeliğin sonlandırdığımız, kötü koşullardaki bebeği doğurtup kurtardığımız oldu.

Herşey iyi güzel giderden ne olduysa oldu; bir RENKLİ ULTRASON sözü ortaya atılıverdi. Üstelik renkli dendi mi gökkuşağındaki tüm renklerin olması gerekirken; kurşuni renkteki ultrason görüntülerimize duman ile toprak renk arası bebek görüntüleri, kırmızı ve mavi renk damar içi kan akışları eklendi, oldu bunun adı RENKLİ ULTRASON.

Oysa renkliden kasıt dopplerdeki kırmızı (atardamar) ve mavi (toplardamar) kan akışı iken; diğer renkler nerdeydi, kimse sormadı.

doppler_usg

Gerçi Türk halkının yabancı deyimlere hem merakı hem de söyleme becerisi vardır; (reklamcılar yıllar öncesi, köylümüze bile schweppes dedirtmişken) hastalarımıza DOPPLER dedirtmemiz hiç de zor olmamıştır.

İlk başlarda 2 boyutlu görüntü veren ultrasonlarımız, zaman içinde 3 boyut hatta 4 boyut özellikler kazanmıştır. Gelişim çok anlamlı olmuş, tanıda yanılma oranlarımız giderek düşmüştür ama hasta cephesinde değişen tek şey vardır; “artık ultrasonun renkli ve de 3-4 boyutlu olması, eve daha iyi resimler götürmeye, bebeğin cinsiyetini erkenden öğrenmeye yaramıştır!”

4 boyutlu ultrasonlar devreye gireli; “Bebeğin cinsiyeti nedir?” sorusuna, “Bebek kime benziyor?” eklenmiştir.

male

Ultrasonda"pipi" göstermeyen her bebek, KIZ kabul edilir. Erkek denilip de KIZ çıkan bebekler için, "demek ki apış arasında kordon varmış" denir. %80 kız ya da erkek sözünü boş geçin siz. Zaten %50 bilmek herkesin harcı!

“Bebeğin cinsiyeti”, daha ilk aylarda başlayan bir meraktır, ama anne adayı rahat bırakılmış, gebelik muayenelerinden dönüşlerde akraba ve komşular tarafından hep sorgulanır. %50 bilme şansına karşın, kolayca iddia konusu oluverir. Gebe karnının yandan duruşu, bu konuda en iyi yorumları sağlar. Sonuçta komşunuz her ay “artık belki bu ay belli olur” diyerek cinsiyet öğrenmeye gittiğinizi düşünmeye başlamıştır. İş o kadar ilerler ki, “bebeğim kız ise, komşumuz merak ediyor; erken doğum riski, daha mı fazla?” diye soran hastalar çıkar karşımıza.

Ultrason başındaki hekim, 2,5 aydan itibaren sürekli taciz altındadır; “cinsiyeti ne?”

“BİR ŞEY SÖYLE KURTUL – SONRA DÜZELTİRSİN” şeklinde bir taktiği olan bir hocamız vardı. Defterine ultrasonda ne görmüşse tersini yazar, yanıldığında defterini gösterir; hep biliyor olmayı sürdürürdü.  (Bu hocamız sinemanın sultanının bebeğine de ERKEK diyerek yanılmıştı, yıl 1984)

4 boyutlu ultrason başındaki uzmanlarımız nerdeyse 12. haftada cinsiyet söyleyerek, belki de hiç umurlarında olmaksızın, mesleği zora sokmaktadırlar.

Oysa bilinen gerçekler;

* Cinsiyetsiz olarak başlayan embryo dönemi, ancak 10. haftada XX (kız) ya da XY (erkek) olarak son kararını vermektedir.

* Cinsiyetin sağlıkla ilişkisi ancak cinsiyete bağlı genetik hastalık ya da bebek kayıpları için önem taşır.

* Hep kız doğuran annenin hiç ama hiç sorumluluğu yoktur, artık tıp bunu açıklamıştır; erkekten XY kromozomlardan Y gelememektedir. 

* Amnion sıvısı yeterli bir gebelikte kordon hep o bölgeyi kapatmayacağına, bebek hep sırt üstü durmayacağına göre, bir gün elbette cinsiyet açık ve net gözlemlenecektir. Hekimi “cinsiyet söylemeye zorlamak” bu sürece bir şey katmayacaktır.

Siz siz olun "CİNSİYETİNİ GÖRMEYE GELDİK!"  diyerek; ultrasonda ciddi şeyleri asla atlamamayı ilke edinmiş  doğum hekiminizi stresse sokmayınız.

Cinsiyeti elbette merak edilecektir. Ama bu kadar fazla cinsiyet merakı bizi/biz hekimleri de o kadar çok etkilemiştir ki, çok ender karşımıza çıakn “biz bebeğin cinsiyetini doğuma kadar asla bilmek istemiyoruz” diyen hastalarda bile, bazan farkında olmadan bebeğin cinsiyetini söyleyiveriyor ve o çok asil bekleme oyununu bozuyoruz!  

Bebeğin Cinsiyeti mi?

Hekiminiz gördüğünde zaten söyleyecektir, lütfen acele etmeyin.

25 Kasım 2009 Çarşamba

BEBEĞİM KAÇ SANTİM?

Diasporal_rekl_skice

Sizce kaç santim?

Sizce doktorunuz bunu tam ultrasonda bebeğinize bakarken söyleyebilir mi? Yani ultrason bebeğinizin boyunu ölçebilir mi?

Evet ultrason bebeğinizin boyunu, baş-popo uzunluğu (CRL) olarak hem de cm üzerinden ölçer. (*) Ama ancak ekranın izin vereceği uzunluğa kadar. Yani 5. aydan sonra ultrason ile boy ölçmenin pek anlamı da yoktur.

bebek_boy_kilo_ilk5ay

Bebeğinizin boyu, baş-popo uzunluğu olarak kabaca tablodaki gibidir.

Asıl ölçü, mezuro dediğimiz bez ya da kağıt metrelerdedir. (**) Bunu siz de yapabilirsiniz…

Diasporal_rekl_skice

Resimde görüldüğü gibi gebenin sol elinin durduğu tepe noktası ile, sağ elin tuttuğu alt seviye (ki bu sizdeki bikini çizgisidir) arası ölçüldüğünde kabaca bebeğin boyunu verecektir. Bunu hemen yapmalısınız.

bebek_boy_kilo

Örneğin gebeliğinizin 32. haftasında bebeğiniz 42-43 cm boya, ortalama 1700 gr ağırlığa sahiptir. Bu rakamlar +/- 1 cm ya da +/-100 gr. (hatta bazı ultrasonlar için 200 gr.) eksik ya da fazla çıkabilecektir. (***)

Asla başka gebelerin hangi haftada kaç gram bebekleri olduğuna değil; hekiminiz sizin bebeğiniz üzerine yorumuna değer veriniz.

ÖZETLE; bebeğinizin 5. aydan sonra boyunu ultrasondan beklemeyin, ebe ya da doktorunuza mezura ile karnını ölçerek söyleyecektir. 5. aydan sonra bebeğinizin kilosunu, ultrasonda BPD (iki şakak kemiği arası mesafe) ile AC (karın çevresi) ölçülerek, ortalama bir değer verilecektir.

(*) UNUTMAYIN: en değerli ultrason bulguları ilk 3 aya ait olan, özellikle baş-popo mesafesinin (CRL) yer aldığı ölçümlerdir. İlerleyen aylarda yanlış söylenmiş bir son adet tarihi ya da o anki ölçüler, bebeğin gerçek doğum tarihini bulmada sorun yaratabilir. Ama ilk 3 aya ait CRL ölçümünün yer aldığı ultrason raporu, gerçek doğum tarihi konusunda asla yanılmaz!

(**) Mezuro ile ölçme tekniği; fundus - pubis (en tepe - en alt-bikini çizgisi arası) ölçme işlemi McDonald tekniği olarak bilinir. 20. haftadan sonra her muayenede mutlaka ebe ya da doktor tarafından yapılması, bebeğin gelişimi hakkında en az ultrason kadar değerlidir.

(***) UNUTMAYIN: ultrason cihazlarına yüklü olan programlar, Japon, Amerikan bebeklerinin ölçülerinden kalibre edilmiştir. Maalesef Türk bebek ölçüleri yğklü değildir. Bu nedenle %50, %90 persantil olarak belirlenen ölçülerle yorum yapılmaktadır. O nedenle gr üzerinden bilgilere takılmayıp haftalık/aylık ölçüm değişim grafilerine değer vermelisiniz. Bebeğiniz haftalık/aylık gelişimini gösteriyorsa sorun yok demektir. Bırakın hekiminiz eğer şüphelenirse GELİŞME GERİLİĞİ’ni bilimsel olarak kendi bulsun.

3 Kasım 2009 Salı

YAŞ: 37 İSE; 2’Lİ Mİ, 3’LÜ MÜ YOKSA DOĞRUDAN AMNİOSENTEZ Mİ?

39weeks

Anne yaşına göre DOWN SENDROM RİSKİ farklılık gösterir. 20 yaşın altında anne adayı olanlar için bu risk 1000 de 1’den daha az iken; 30’lu yaşlarda 900’de 1’den başlayarak artar ve 36 yaşında 275’de 1’e çıkıverir.

yas_down riski

Yaş 36: gebelik haftanız dolduğunda riskiniz 1/275 iken,

Yaş 37'de 1/225 olacaktır.

Yaş 38 için bu risk 1/175. Yani Amniosentez işleminin düşük riskinden daha fazla!

İşte bu nedenle doğum yapacağı tarihte yaşı 37 ya da 38 olacak birine hiç çekinmeden AMNİOSENTEZ önerilmektedir.

Nitekim biz de, doğum anında 37 yaşına girecek olan anne adaylarına 2’li ya da 3’lü Tarama Testleri istemeyip (hem gereksiz masraf, hem de gereksiz polemiklere girmemek için), doğrudan AMNİOSENTEZ yapılmasını öneriyoruz.

AMNİOSENTEZ işlemi hastanemizde 4 boyutlu ileri düzey ultrason altında yapılmakta; gelen materyal İzmir'de ilgili genetik test merkezine gönderilmekte; sonuçlar 1 ilâ 3 hafta içinde alınmaktadır. (Unutmamalı ki, amniosentez konuya noktayı koyacak, %100 güvenlikte sonuç verecektir.)

AMNİOSENTEZ UYGULAMASI 1/200 DÜŞÜK RİSKİ TAŞIR.

Çok duyduğumuz bir şey; sınır yaş olan 36-37 ve 38 yaşlarında, “hele şu tarama testleri yaptıralım, onlar da kötü çıkarsa öyle AMNİOSENTEZ’e razı olalım” düşüncesi tümüyle YANLIŞTIR.

Nedeni çok açık AMNİOSENTEZ sonucu düşük riski en ehli ellerde bile 200 de 1’dir. (% 0,5) 37 yaş ve üzerinde bu oran 200 de 1’den giderek artacaktır.

o halde 36 ve 37 yaş, AMNİOSENTEZ için en uygun başlangıç yaşıdır.

İLK AYLARDAKİ BULANTI VE KUSMALARIN NERESİNDESİNİZ?

İLK 3 AYIN BEKLENMEDİK KONUĞU; SABAH BULANTILARI VE GÜNBOYU KUSMA KRİZLERİDİR.

adved_1157356592

İyi haberi alır almaz evde sizi bekleyen kötü bir haber vardır; o da artık sabahları keyifsiz olacağınız, bulantı ve kusmayla geçecek bir 9-10 hafta sizi beklemektedir.

13. haftaya dek sürebilen bu durumu doktorunuza sorduğunuzda, şaşırtıcı bir yanıt alacaksınız; “Çok iyi; demek ki gebelik yolunda gidiyor!

Size göre yolunda olmayan şey, gebelik hormonunuzun (hani şu ultrasonda bir türlü keseyi göremediğimizde, gebelikten tam emin olmak için kanda baktırdığımız hormon HCG) yükseliyor olması. Bulantı nedeni bu’dur. Bir de rahminizin büyümesini, gebeliğin devamını sağlayan PROGESTERON hormonu vardır ki, o da hem rahim kaslarında, hem de mide/yemek borusuna ait kasları da gevşeterek, kolayca kusmalarınıza neden olmaktadır.

Aslında olay, bir kısır döngünün kendini korumaya alarak süregelmesidir. Bulantı –> hiç bir şey yiyememe-içememe –> kan şeker seviyesinin düşmesi –> bulantının artması –> progesteronun etkisinde mide/yemek borusunda gevşeme –> kusma –> bulantı!

Bu kısır döngüyü bir yerinden kırmak sorunu çözecektir.

İlkeler:

KANDA ŞEKER SEVİYESİ ASLA DÜŞÜK KALMAMALI!

SIVI KAYBI DA HALSİZLİK/BULANTI YAPAR; MUTLAKA SIVI DESTEĞİ ALINMALIDIR.

colyaklilar_111

TUZLU KRAKER GECE YATMADAN ÖNCE VE SABAH YATAKTAN KALKMADAN ÖNCE DENENEBİLİR.

KOKU İÇEREN BAHARATLI YİYECEKLERDEN, MUTFAĞA AİT YEMEK KOKULARINDAN UZAK KALMAK, GEREKİRSE HİÇ MUTFAĞA GİRMEMEK!

1229810943img_0086

AZ VE SIK YEMEK, AKŞAM SAATLERİNDE YATMADAN ÖNCE YEMEMEK!

LİMON ÇOĞU GEBEDE BULANTIYI GİDEREBİLMEKTEDİR – MUTLAKA DENENMELİ. LİMON DAMLALARI, GEREKİRSE LİMONATA KÜRLERİ DENENEBİLİR.

ZENFECİL (ÖZELLİKLE TAZE ZENCEFİLDEN YAPILMIŞ ÇAY), ZENCEFİLLİ ŞEKERLEMELER İYİ GELEBİLİR.

zencefil2

SICAK YİYECEKLERE GÖRE SOĞUK YİYECEKLER DAHA AZ BULANTI YAPACAKTIR.

SIVI ALIMI YEMEKTEN ÖNCE YA DA SONRA OLMALI, ASLA YEMEK SIRASINDA OLMAMALIDIR.

YEMEKTEN SONRA DİK OTURULMALI ASLA YATILMAMALIDIR.

BULANTININ ÖTESİNDE ÇOK KUSAN GEBELER İÇİN İLAÇ TEDAVİSİ ELBETTE VERİLMELİDİR.

DOKTORUNUZ HERŞEYE KARŞIN DEVAM EDEN KUSMALARINIZ İÇİN, SİZE İLAÇ ÖNEREBİLİR.

ANTİHİSTAMİNİK ETKİLİ – VİTAMİN B6 İÇERİKLİ GEBELİĞE UYUMLU İLAÇLARI RAHATLIKLA KULLANABİLİRSİNİZ.

HİÇ BİR ŞEY YİYEMEME İÇEMEME VE DEVAMLI KUSMA DURUMUNA KLİNİK TANI OLARAK “HİPEREMEZİS GRAVİDARUM DİYORUZ; BUNUN TEDAVİSİ MUTLAKA HASTANE ORTAMINDA OLMALIDIR.

250px-Infuuszakjes

HASTANE ORTAMINDA HEM BU DENLİ ŞİDDETLİ KUSMANIN NEDENİ ARAŞTIRILMALI, HEM DE AĞIZDAN VERİLEMEYEN SIVI DESTEĞİ DAMAR YOLU İLE SAĞLANMALIDIR.

Özellikle sabahları olan, ama sizi asla kusturmayan BULANTILARIN, O’nun orda olduğunu haber veren bir işaret olarak kalması dileklerimizle.

28 Ekim 2009 Çarşamba

ELBETTE NORMAL DOĞUM ÖNERİYORUZ.

Normal Doğum

gebe

Elbette sizin normal doğum yapmanızı istiyoruz. Nedeni çok açık; normal doğum, normal yaşantınıza dönmenizi daha da çabuklaştıracaktır.

Normal doğum, hastanede yatış süresini de kısaltacaktır.

18_3

Normal doğum sonrası bebeğiniz için gerekli, ideal besin içerikli anne sütünün gelmesi, sezaryen sonrasına göre elbette daha hızlı olacaktır.

Normal doğum, WHO (Dünya Sağlık Örgütü)’nün öncelikli önerisidir.

Hastanemizde doğum öncesinde tüm anne adaylarına Anne Sütünün Önemi ve Emzirme Yöntemleri, Gebelikte Beslenme, Yenidoğan – Anne İlişkisi konulu eğitimler uzman doktorlarımız tarafından verilir.

AHU HETMAN’da Normal Doğum

17_1 

Travay (ağrılarının izleneceği dönem) size özel bir odada izlenecektir. Doğum esnasında müzik dinleyebilir, sizi rahatlatacak görüntüler izleyebilirsiniz. İsterseniz eşiniz yanınızda bulunabilir. 24 saat boyunca uzman kadın-doğum doktorları ve ebeleri tarafından izleneceksiniz. Doğumu takiben bebeğiniz çocuk doktoru ve hemşireleri tarafından anında takibe alınır. Ağrı endişeniz olmaz, çünkü uzman anestezi ekibi 24 saat boyunca yanınızdadır. Epidural anestezi ile ağrı süreci kolaylaştıracaktır. Uzman Doğum Ekibimizle isterseniz önceden tanışabilir ve doğum odasını görebilirsiniz.

AHU HETMAN’da Normal Doğum Sonrası

17

Bebeğiniz doğduktan hemen sonra uzman çocuk hekimi ve ebeler tarafından ilk tanışmayı ve muayeneyi yaşar ve yarım saat içinde kollarınıza döner ve hep yanınızda kalır. Doğum sonrası da 24 saat uzman ekip tarafından takip edilirsiniz.

17_2

Eğitimci hemşireler tarafından; emzirme, bebek bakımı-banyosu gibi konularda eğitim verilir.17_3

Tam donanımlı yetişkin ve bebek yoğun bakım ünitelerimiz vardır.Taburcu olduktan sonra da, bebeğinizin ve sizin kontrolleriniz düzenli olarak polikliniklerimizde sürdürülür.

Epidural Aneljezi ve Anestezi

Doğum esnasında en yaygın uygulanmakta olan ağrı giderme anestezi şeklidir. Epidural anestezi uygulandığında doğum anında asla uyumadan, bebeğinizin doğumunu seyredebilirsiniz. Epidural anestezi, sırtımızdaki omurga kemiklerimizin iç bölümünde bulunan Epidural boşluğa yerleştirilen bir kateter yardımıyla çeşitli ilaçların verilmesiyle sağlanır. Vücudun alt yarısında ağrı hissinin azalması ile kasılmaları engellemeden etki eder.

epiduraldt2

Epidural anestezinin yararları nelerdir?

Epidural anestezi, doğum eylemi esnasında ağrıyı gidermede sıklıkla uygulanan bir yöntemdir. Amerika birleşik devletleri’nde Epidural anestezi, doğumların yarısından fazlasında uygulanmaktadır. Doğum evrelerinden ilki olan rahim ağzının açıldığı dönemde, rahim kasılmalarına bağlı gerginlik ve rahim ağzının genişlemesi ağrıya neden olur. Doğumun ikinci evresinde, bebeğin doğum kanalından geçişi esnasında oluşan gerginlik ağrıyı arttırır ve bu esnada doğuma yardım için yapılan girişimler anesteziye ihtiyaç duyar. Doğum esnasında hissedilen ağrı kişiden kişiye farklılık göstermekle beraber, bazı durumlar bu ağrıyı arttırır.

İlk kez doğum yapıyor olmak, doğum eylemini hızlandırmak amacıyla verilen ilaçlar, anne ve bebeğin kilolu olması, çok genç yaşta doğum yapıyor olmak ağrıyı artırabilen faktörlerdir.

Epidural anestezinin yararları arasında doğum ağrıları ve bebeğin doğumu esnasında ağrıyı azaltması, doğum müdahalelerinde gerek duyulan anesteziyi sağlaması büyük avantajdır.

Doğum eylemi ve doğum anında anneyle iletişim kurulmasına izin vermesi, sezaryen gerektiğinde yeterli anesteziyi sağlaması, anne ve bebekte uygulanan maddelere bağlı olarak solunum sıkıntısı yaratmaması diğer avantajlarıdır.

DAHA FAZLA DETAY BİLGİ İÇİN GEBELİK PANELİMİZDE YER ALAN EPİDURAL ANESTEZİ BAŞLIKLI YAZIYI OKUYABİLİRSİNİZ.

17 Ekim 2009 Cumartesi

GEBELER GRİP AŞISI OLMALI MI?

szc040909

GRİP AŞISI

Ekim ayı geldiğinde en çok sorulan soru budur; “GRİP AŞISI OLMALI MIYIZ?”

ACOG (Amerikan Kadın Doğum Derneği); tüm gebelerin 3. aydan sonraki dönemleri eğer Ekim – Mart aylarına denk geliyor ise grip aşısı olmalarını önerir.

Özellikle Ekim – Mart ayları arasında gebeliğini izlediğimiz hastalarımıza GRİP AŞISI OLABİLECEKLERİNİ ancak gebeliğin 2. ve 3. trrimestr (3 aylık) döneminde GRİP AŞISI olmalarını öneriyoruz. Gebeliğin ilk 3 ayını ÖNERMİYORUZ.

as%C4%B1

TETANUS AŞISI

Son 10 yıl içinde Tetanus rapel aşısı olmamış iseniz, gebeliğinizin 4. ayından sonra Tetanus Aşı protokolüne girmelisiniz. (Sağlık Ocaklarını Tetanus Aşı uygulamasını yapmaktadır.)

26 Haziran 2009 Cuma

GEBELER, HADİ DENİZE!





GEBELER, HADİ DENİZE!


AŞIRI GÜNEŞ IŞINLARINDAN KORUNMAK, BOL SIVI TÜKETMEK, ISLAK KALMAMAK KOŞULU İLE!

Gebelik bir hastalık değil, her kadının seve isteye yaşadığı, psikolojik, hormonal ve fizyolojik durum değişikliğidir.


Tüm gebeler, bu yavaş yavaş gelişip devleşen tatlı değişimin tadını mutlaka çıkarmalıdır.

Gebeler kolay kilo alır…

Gebeler kolay yorulur…

Gebeler kolay mutlu olur ve aynı zamanda kendilerini çok kolay mutsuz hissedebilir…

Gebeler her gebeliğin kendine özgü olabileceğini çok iyi bilir…

Ama yine de başka gebelerin kötü öykülerini, üstelik dilden dile aktarılırken abartılıp şekil değiştirmiş kötü öyküleri dinlemeyi, o öykülerden etkilenmeyi de pek severler.



Oysa demezler ki herkesin gebeliği kendinedir. Önemli olan yaşanandır. İyi bir kılavuzla yola çıkılmış bir gebelik serüveni, elbette kendi özellikleri ile, güven altında sürecektir.

Gebeleri rahat ve mutlu tutabilmenin en iyi yolu; onlardaki fizyolojik değişikliğin doğru yorumlanması ve özgürlüklerin gerekmedikçe asla sınırlanmamasıdır.

Deniz, havuz, güneş ve yaza özgü kaçamaklar da gebenin özgürlük alanlarına girecektir.

Bir engelleyici özellik olmadıkça; tüm gebeler denize havuza girebilmeli, sahilde güneşlenebilmeli, keyfince dondurma yiyerek yazın tadını çıkarabilmelidir.





Üstelik zaten bir suyun içinde dünyası olan bebeği; annesini suyun içinde kolay hareketler yaparken, üstelik daha serin sularda yüzerken hissetmesi, çok mutlu edecektir. Gebeler denizde yüzerlerken, bebek hareketlerinin de o an daha fazla olduğunu, bebeğin nerdeyse mutluluktan çoştuğunu hep söylerler. Tüm gebeler bu deneyi mutlaka yaşamalıdır.

Deniz ve güneş önerilir; ama hemen her kadının, kadın sağlığı için uyması gereken kurallara uymak koşulu ile.

Bu bildik kuralları hemen hatırlayalım;


ŞAPKASIZ GÜNEŞE ÇIKMAMAK


GÜNEŞ IŞINLARININ EN DİK OLDUĞU SAATLERDE (11.00 ile 15.00 arası) GÜNEŞLENMEKTEN KAÇINMAK


ŞEMSİYE ALTINDA OLMAK


ISLAK MAYO İLE ASLA OTURMAMAK


SIVI KAYBININ 2 MİSLİ OLACAĞINI DİKKATE ALARAK, BOL SU VE SIVI TÜKETMEK

GEBELİĞİN İLK 3 AYINDA ÖZELLİKLE YÜZÜMÜZÜ KALICI LEKE RİSKİNE KARŞI, GÜNEŞİN DİK IŞINLARINDAN KORUMALIYIZ.

GÜNEŞLENMEDEN ÖNCE MUTLAKA GÜNEŞ YAĞI KULLANARAK KALICI LEKELENMELERİ ENGELLEMEK GEREKİR.

Sahil sizin gibi mutlu gebeleri kumsalda görmek istiyor.

Hadi denize!




-

21 Nisan 2009 Salı

Marmaris / Ahu Hetman Hastanesi

Ahu Hetman,

Marmaris'in ilk ve tek özel hastanesidir.

9 Nisan 2009 Perşembe

NORMAL DOĞUMUN SEYRİ (video)


NORMAL SEYRİNDE GİDEN SORUNSUZ BİR NORMAL DOĞUM ÖRNEĞİ (video)

Tüm gebelerde ilk seçenek normal spontan vaginal doğum olmalıdır. Sorunsuz bir ilerleme gösteren normal doğum süreci, hem anne hem de bebek lehine bir kazanımdır.

NORMAL DOĞUM SÜREÇİ YOLUNDA GİTMEZSE;

ÖRNEK:

BRAKIAL SİNİRE BASKI YARATAN ZOR DOĞUM ÖRNEĞİ (video)

Baş - pelvis uyuşmazlığı olan, zorlanmış normal doğum süreçlerinde çıkımda gelişen baskılar, Brakial (kola giden) sinirlerde zedelenme yapabilmektedir. Bu videoda bunu görmekteyiz.

Hedefimiz her zaman sağlıklı, zorlanmamış, kolay sonuçlanabilen, komplikasyonsuz normal doğumlar olmalıdır. Doğum masasında devreye girmesi gereken vakum ya da forceps gibi acil müdahaleler yerine, doğru zamanda verilmiş SEZARYEN kararı, her zaman bebek ve anne lehine olacaktır.

.

30 Mart 2009 Pazartesi

EPİDURAL HURAFELER


Doğum ağrısının giderilmesi arzusu ve günümüzde konforlu bir doğum isteği nedeniyle pek çok yöntemler denenmiş olup, bunların içinde en güvenilir olan Epidural Anestezi-Analjezi yöntemi hem normal yolla hem de sezaryenle olan doğumlar için giderek daha popüler hale gelmiştir. Hangi yolla olursa olsun doğumda bebek ve anne güvenliği asla riske edilmemeli, ayrıca annenin hayattaki en önemli anlardan biri olan doğum esnasında maksimum konforun sağlanması arzulanmaktadır.

Ancak toplum içerisinde Epidural Anestezi ile ilgili bazı yanlış ve kişileri tedirgin eden noktalar vardır. Biz bu noktaları aydınlatıp, epidural anestezi ile ilgili yanlış bilinen sorulara cevaplar aradık.

FELÇ OLUR MUYUM?

Epidural anestezi uygulanan hastalarda, gerek uygulamaya bağlı ve gerekse kullanılan ilaçlara bağlı felç olma ihtimali yoktur. Bu söylenti uygulama yapılan bölgenin omuriliğe çok yakın olması sebebiyle ortaya çıkmıştır. Hâlbuki epidural uygulama yapılan bölge, sinir ağının yoğun olduğu omurilik dışındadır. Elbette ki epidural anestezinin, uygulama konusunda deneyimli bir ekip tarafından yapılmış olması şarttır.

EPİDURAL ANESTEZİ SONRASI BAŞIM AĞRIR MI?

Farklı bir anestezi yöntemi olan ve omurilik içine ince bir iğne ile girilerek yapılan SPİNAL ANESTEZİ sonrasında hastalarda baş ağrısı olabilmektedir. Hastadaki anatomik değişiklikler veya uygulama yapan kişinin deneyimsizliği sebebiyle epidural anestezi yapılırken, yanlışlıkla spinal anesteziye sebep olunursa hastada baş ağrısı görülebilir. Uygulanan ilaçlara bağlı allerjik reaksiyon olması durumunda da benzer bir etki görülebilir. Söz konusu baş ağrısı bir hafta ila 10 gün arasında kendiliğinden geçebileceği gibi, hemen geçmesi istenirse, anestezi doktoru tarafından o bölgeye yapılacak başka bir enjeksiyon ile ağrı durdurulmaktadır.

EPİDURAL ANESTEZİ BEL AĞRISINA SEBEP OLUR MU?

Doğru bir şekilde yapılan epidural anestezi uygulaması, hiçbir suretle bel ağrısına neden olmamaktadır. Doğum sonrası annelerde görülebilen, rahim küçülmesine bağlı bel ağrıları epidural anesteziden kaynaklanmamaktadır. Doğum yapmış annelerin hamilelik dönemlerinde gevşemiş olan karın ve bel kaslarını güçlendirici egzersizler yapmaları, loğusalık sonrasında bel ağrısı şikâyetlerini ortadan kaldıracaktır.


EPİDURAL ANESTEZİNİN ETKİLEMEME İHTİMALİ VAR MI?

Hastadaki anatomik değişikliklere ve uygulama yapan anestezi doktorunun deneyimsizliğine bağlı olarak epidural anesteziden az etkilenme ya da hiç etkilenmeme durumu olabilmektedir. Bu gibi hallerde uygulama tekrarlanabilir veya başka bir anestezi türü seçilebilir. Ama hepsinden önemlisi hastaların bu uygulamayı yaptıracakları merkezi ve anestezi hekimlerini doğru seçmelidir. Maalesef çeşitli ticari kaygılarla ve hasta kaçırmamak adına epidural anestezi konusunda deneyimi olmayan kişiler tarafından bazı kliniklerde yanlış uygulamalar yapılmaktadır. Bu durum hastalara zarar vermek dışında epidural anestezi yönteminin de kötü anılmasına neden olmaktadır.


EPİDURAL ANESTEZİ BEBEĞE ZARAR VERİR Mİ?

Epidural anestezi uygulaması gerek normal doğumda ve gerekse sezaryen ameliyatlarında hem anneye hem de bebeğe güvenli ve konforlu bir doğum sağlamaktadır. Epidural uygulama esnasında anneye yapılan hiçbir ilaç kana karışmamakta ve böylece bebeği etkileme ihtimali olmamaktadır. Genel anestezi uygulaması esnasında ve bebeğin geç çıkması durumlarında anneye yapılan ilaçların bebeği etkileme riski göz önüne alındığında epidural anestezinin üstünlüğü ve güvenilirliği tartışılmazdır.


EPİDURAL ANESTEZİ DOĞUMUN NORMAL SEYRİNİ ETKİLER Mİ?

Epidural anestezi uygulaması yapılan normal doğumlarda annenin bütün algılayacağı sancı yerine alt bölgelerinde olan bir basınç hissidir. Ağrının olmaması sebebiyle panik yapmayan, düzgün nefesler alıp bebeğin oksijenlenmesini bozmayan ve doğum eylemine gönüllü ve aktif olarak katılan anne bu sayede bebeğine yardımcı olabilecektir. Ayrıca yapılan epidural anestezi sayesinde, doğum kanalının dokuları da rahatlamış ve gevşemiş olacağı için bebeğin daha süratli ve sıkışmadan ilerlemesi mümkün olmaktadır.


Anne adaylarının korkulu rüyası olan doğum, günümüz tıbbının en güvenilir uygulamalarından Epidural Anestezi-Analjezi yöntemi sayesinde artık mutluluk içerisinde yaşanabilmekte ve doğum salonlarından yükselen ağrı haykırışları yerini mutluluk dolu kahkahalara bırakmaktadır.

Tüm anne adaylarına sağlıklı ve sevinçli bir doğum dileklerimizle.



Uz. Dr. İbrahim Ali TURHAN
Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı
23.03.2009- AHUNAME



Bu yazıyı NİSAN 2009 AHUNAME gazetemizde ayrıca okuyabilirsiniz.

23 Mart 2009 Pazartesi

DOĞUM İÇİN HAZIR OLMASI GEREKEN VALİZ İÇERİĞİ


ANNELER İÇİN;

v Emzirmeye uygun, pamuklu bir gecelik veya pijama
v Sabahlık
v Kısa pamuklu veya yün çorap
v Fanila
v Pamuklu ağı ve kenarı geniş külot
v Askıları lastik olmayan, göğsün tamamını içine alacak şekilde geniş, alttan göğsü destekleyen, pamuklu, mümkünse emzirmeye uygun sütyen
v Yoğun günler için, emici hijyenik pet
v Havlu, sabun, diş fırçası, tuvalet kâğıdı, vb. gibi temizlik malzemeleri
v Eve dönerken giyilebilecek uygun bir giysi
v Islanmaya uygun, alçak topuklu terlik (Tokyo türü olmasın. Islak zeminde kayabilir.)
v Tarak, saç tokası, dudak nemlendiricisi, makyaj malzemeleri
v Not defteri, kalem, cep telefonu, önemli durumlarda aranacak yakınların telefon numaraları


BEBEKLER İÇİN;

v Pamuklu, dikişleri misina değil iplikle dikilmiş dantelleri sentetik olmayan zıbın ya da fanila
v Patiksiz, düz paçalı alt pijama
v Patiksiz, düz paçalı tulum
v Pamuklu, dantelleri ve dikişleri sentetik olmayan başlık
v Pamuklu çorap
v Hazır bez
v Pamuklu, ağır olmayan battaniye

DOĞUMA HAZIRLIK VE DOĞUM


• Normal gebelik süresi ne kadardır?
• Doğuma hazırlık neleri kapsar?
• Hastane seçiminde nelere dikkat edilmeli?
– Hangi hastaneyi niçin seçtiniz?
– 2. alternatif hastanenin önemi
• Hastanede kalış süresi


• 38. haftada hazırlıkların tamamlanmış olması gerekir.
• Hastane seçimi;
– Tam teçhizat
• 24 sa. Anestezi uzmanı
• Riskli durumlarda yoğun bakım
• Sevk olanakları
– Temiz
– Enfeksiyon kontrolü var
– İlgili
– Yakın
– Bebek dostu
– Bütçeye uygun
– Ulaşımı kolay
• Hastanede kalış süreleri;
– Normal doğum 1 gün 1 gece
– Sezaryen 3 gün


• Hastaneye neler götürülmeli?
• Hastaneye gitmeden önce yapılması gerekenler?
• “doğumun yaklaştığını gösteren belirtiler” nelerdir?
• “doğumun belirtileri” nelerdir?


• Valizinizi eşiniz ile birlikte hazırlayınız.
– Doğum ağrıları başladığından itibaren yemek yenmemelidir.
• Şeker/çikolata gibi enerji veren gıdalar alınabilir.
• Sıvı alınabilir; yudum yudum
• Bebek amnion suları gelmemiş ise ayakta duş alınabilir
– Tüy durumu?
• Rahatlama (?)
• Enerji artışı (?)
• Kilo kaybı (?)
• Kontraksiyonların artışı (kesin belirti)
• Nişan
• Suyun gelmesi
• Ağrı (yalancı ağrı?)


• Ağrı nedir?
• Ağrı eşiği nedir?
• Ağrının nedenleri?
• Az ya da çok kanama
• Suyun gelmesi
• Bebek hareketlerinin azalması ya da yokluğu
• Baş ağrısı
• Göz önünde uçuşmalar
• El, ayak, yüzde şişme, ya da normal gelmeyen bir durum
• DERHAL HASTANEYE


• HASTANEYE GİTMEDEN ÖNCE EVDE NELER YAPILABİLİR?
• Belirtileri izlemek
• I. Evrede ağrılar seyrek ve etkin değildir.
• Açıklık 3 cm olmadan aktif eylem kabul edilmez.
• Muayene sonrası gebe eve geri gönderilebilir.
• Ağrılar 3-4 dakikada bir düzenli gelmelidir.
• Ağrılar Ritmik olmalıdır.

• Nefes alma teknikleri, rahatlama teknikleri nasıl sağlanır?
• Nefes alma teknikleri
• Burundan alınan nefes ağızdan üflenerek verilir. Bu işlem yapılırken içinden sayı sayılır. Günde en az 15-20 dakika denenmelidir.
• Rahatlama teknikleri
• Kasları sıra ile gevşetme
• Hayal kurma
• Nefes alma
• Ayakta, oturarak, ve yatarak duruş şekilleri

• Eşler / yardımcılar evde nasıl yardımcı olabilir?
• Beden dilini kullanır
• Moral verebilir, sakinleştirebilir
• Ağrı geliş aralıklarını ve ağrı süreleri saat tutarak kaydedebilir
• Belini ovabilir
• Nefes alma alışkanlıklarını birlikte yapabilir
• Masaj yapabilir; sarılabilir


• II. Evre;
– Rahim ağzının tam açılmasından bebeğin doğumuna kadar geçen süre
• Kontraksiyonlarda ıkınma hissi oluşur
• Anne sancı aralarında derin nefes alarak gevşemeye çalışır
• Sancı sırasında ıkınma ve o sırada nefes tutmaya çalışır
– Epizyotomi (kesi) (?)
– Utero-plasenter dolaşım
– İlk soluk alma
– Bebeğe müdahale
– Bebeğin durumu (rengi, hareketleri, ağlaması)
– Parmak – ayak izi alınır, bebek kartı yazılır
– Bebek anne ile iletişim kurar


• III. Evre;
– Bebeğin doğumundan placentanın çıkmasına kadar geçen süre
• Placentanın ayrılması ve çıkması
• Epizyotomi kesisi varsa dikilmesi
• Kanama kontrolü

• 2 saat kadar doğumhanede kanama kontrolü için beklenir.
• Bebek silinir, tartılır, boyu ölçülür, künyesi takılır, ayak izi alınır
• Anne emzirmek isterse personel yardımcı olur

• Normal doğum dışında hangi doğum tiplerini biliyoruz?
• Doğum tipleri
– İndüksiyonlu (ağrı iğnesi, serum)
– Vakum / forseps uygulamalı
– Sezaryen
– Epidural anestezili

• Hangi durumlarda vakum ya da forseps kullanılır?
• Doğumun uzaması
• Bebeğin baş yapısında uzama
• Deri altında zedelenme ve şişlik
• Zedelenme ve şişlikler geçicidir
• Forseps kaşıklarının izi de geçicidir
Sezaryan
• Sezaryan nedir?
• Niçin başvurulur?
• Riskleri ve yararları nelerdir?
• Hastanede kalma süresi nedir?
• Sezaryanden sonra iyileşme ne kadar sürer?

• Sezaryana hazırlık
– Annenin hazırlanması
– Ameliyathanenin hazırlanması
– Çocuk doktorunun hazırlanması
• Anne açısından sezaryan nedenleri;
• Bebek açısından sezaryan nedenleri;


• Tıbbi bir neden yokken anneler neden sezaryan olmak isterler?
• Sezaryan olmaya iten nedenler;
– Ağrıdan korkma
– Daha önce doğum yapmış kadınların anlattıkları kötü deneyimler
– Bebeğin sağlığı
– Doktorun zaman yönetimi

• “Ağrısız doğum” nedir?
• Epidural analjezi herkese uygun mu?
• Ağrısız doğum = epidural analjezi
– 4 cm açıklık oluşana dek uygulanmaz
– Ek maliyet
– Her yerde olmayabilir
– Hipotansiyon
– Baş ağrısı
– Ikınma güçlüğü
– Yanlış uygulama!

Kompozisyon ödevi
• Tatil güzeldir çünkü …………………………….
• Doğum güzeldir çünkü ………………………………..
Bebek dostu hastane
• Doğumdan taburcu olana dek anne ve bebeğini ayırmayan ve emzirmeyi destekleyen, bu konuda Sağlık Bakanlığı’ndan “BEBEK DOSTU” belgesi almış olan hastaneler için kullanılan deyim.
Doğum belirtileri
• Rahatlama
• Kontraksiyonların artması
• Kilo kaybı
• Enerji artışı
• Nişan
• Suyun gelmesi
• Ağrı
• Yalancı ağrılar
• Ağrı eşiği
• Nefes alma teknikleri
• Rahatlama teknikleri
– Kasları sıra ile gevşetme
– Hayal kurma
– Nefes alma

DOĞUMDA İLK ÇÖZÜM; NORMAL DOĞUM OLMALI


(Bu yazıyı AHUNAME gazetemizin NİSAN 2009 sayısında ayrıca okuyabilirsiniz.)

Ahu Hetman Hastanesi olarak gebeliğini izlediğimiz hastaların, daha gebeliğin ilk aylarında en sık sordukları soru; “Doğumum nasıl olacak? Normal doğum yapabilecek miyim?” şeklindedir.

Bu sorunun yanıtı açık ve nettir; elbette / öncelikle NORMAL SPONTAN VAGİNAL DOĞUM hedefimizdir.

Hastaların inanışı; gebeliğin başında SEZARYEN riski varsa, bunun hemen anlaşılacağı, ilk baştan doğum şeklinin belirlenebileceği yönündedir.


Bu doğru değildir. Sezaryen riskinden ilk başta söz edebilmek gerçekci olamaz. Başvurulan referans hastanelere göre farklılık gösterse de her şeye karşın oluşabilecek Sezaryen riski istatistiksel olarak %15-25 arasındadır.

Eğer boyunuz 1,50 cm. den az ve gelen bebek 3-3,5 kg dan fazla ise sezaryen ile doğum riski, BAŞ – LEĞEN KEMİĞİ UYUŞMAZLIĞI nedeni ile artmıştır.

Eğer son 1-2 haftaya gelindiğinde bile bebek ters geliyorsa, yani MAKAT GELİŞİ varsa, tabii ki sezaryen riskiniz artmıştır. Elektif (seçici) olarak size sezaryen tabii ki önerilecektir.

Eğer ilk aylarda şüphelenilen bir durum son aylarda da kesinlik kazanmışsa; PLACENTA DOĞUM KANALINI TÜMÜ İLE KAPATMIŞ ise, sizin için en iyi seçim sezaryen olacaktır.

Eğer çoğul (ikiz, üçüz gibi) gebeliğiniz var ve doğum konusunda bebeklerin en az travmaya maruz kalmaları planlanıyorsa, tabii ki sezaryen tercih edilebilecektir.

Eğer erken doğum nedeni ile başvurmuş, doğum engellenememiş ve bebek daha 32. – 34. haftalarda önlenemez şekilde geliyorsa, doğum doktorunuz ve çocuk uzmanının tercihi acil sezaryen olabilecektir…

Eğer önceden sezaryen geçirmiş iseniz, sezaryen sonrası normal doğum şansınız ve riskleriniz size anlatılacak; belki de büyük olasalıkla sezaryen tercih edilecektir.

Eğer annenin genital bölgesinde doğumu engelleyen aktif bir herpes enfeksiyonu varsa, vaginal doğum tercih edilmeyecektir.

“Anne isteği ile sezaryen” günümüzde bizlerin de sıkıntı çektiği yeni bir eğilimdir. Bunda kadın-doğum uzmanlarının yanlış yönlendirmeleri olabilirse de, iyi bir gebelik öncesi eğitim bunun önünü kesebilecektir. Tüp bebekle elde edilen gebeliğe verilen aşırı titizlenme, sonuçta o merkezlerin yönlendirmeleri ile de “anne isteği ile sezaryen”e dönüşebilmektedir. Ya da 35 yaş üzeri ilk gebeliklerde, bir daha gebeliğin elde edilmesinin güçlüğü söz konusu edilerek “anne isteği” yaratılabilmektedir. Hasta Hakları yönünden bakıldığında elbette anne adayının böyle bir istekte bulunma hakkı vardır. Ama tek koşulla; gebelik öncesi doğru ve bilimsel bilgi desteği verilmek koşulu ile.



Biz AHU HETMAN doğum ekibi olarak %28 dolayında önceden sezaryen geçirmiş hasta ile karşılaşmaktayız. Bu grup hastayı, sezaryen sonrası normal doğum denemenin risklerini anlatarak, çoğu zaman elektif (planlı) sezaryene almaktayız. Geri kalan gebelerimizin yarısına yakını normal doğum gerçekleştirmekte; doğum eylemi sırasında tıbbi endikasyonlar oluşuyorsa sezaryen[1] ile doğum yapmaktadır.

Her doğum eylemi, anne adayının üstleneceği tatlı bir telaş ve belki de ilk kez tanışacağı bir ağrı kürü ile mutlaka denenmeli ve doğum eyleminin bizi götürdüğü yerde; sıkıntı çekmeden dünyaya getirilecek bir bebeğin karşılanma biçimi yaşanmalıdır.

Bu şölene sizleri de bekleriz.





___________________________




[1] Sezaryen kararı en sık doğum eylemi başladıktan sonra doğumun ilerlememesi ve fetusa ait problem geliştiği durumlarda verilmektedir.





_____

5 Mart 2009 Perşembe

Toplantı Duyurusu



7 Mart 2009 Cumartesi ANNELER KULÜBÜ'nün daveti üzerine KARACAN POINT CENTER'daki haftalık toplantıya konuk konuşmacı olarak katılacağız.


Tüm Ahu Hetman Blog okurlarını bu toplantıya bekliyoruz..


7 Mart 2009 saat 11:00 - 13:00 Karacan Point Center.

7 Şubat 2009 Cumartesi

Asla doktorunuzun bilgisi dışında ilaç kullanmayınız!


Asla doktorunuzun bilgisi dışında ilaç kullanmayınız!

Baş Ağrıları , kas ağrıları ve hafif ateş için parasetamol içeren ilaçlar (Minoset ,Vermidon, Termalgine )

Soğuk algınlığı, burun akıntısı grip ve benzeri durumlarda serum fizyolojik burun damlası veya okyanus suyu spreyleri ( Berkofiz burun damlası, Sterimar solüsyon ) çok gerekli olan durumlarda ilk 3 ay içinde Benadryl losyon veya tablet alınabilir.

3 aydan sonra Sudafed kullanılabilir. Otrivin, iliadin gibi içinde damarları kasan (vazokonstrüktör) maddeler olan burun damlaları kullanmayınız.

Boğaz ağrısı, yutkunurken ağrı için hafif tuzlu suyla gargara veya pastiller kullanılabilir (strepsils-bepanthene)

Alerjik rahatsızlıklar için benadryl tablet alabilirsiniz.

öksürük için dextromethorphan veya guaifenesin içeren şuruplar alınabilir. Ancak öksürük için en iyi tedavi bol sıvı almaktır.

Mide yanması ve gaz şikayetleri için antiasit ilaçlar alabilirsiniz ( Talcid tablet, Rennie tb, Rennie Duo Şurup, Gaviscon Tablet).

Diş tedavileri için epinefrin içermeyen lokal anestezi ilaçları kullanılabilir. Ağrı için parasetamol kullanılabilir.

Gebelikte antibiyotik kullanımı çok özel bir durumdur ve ihtiyaç olmadıkça kullanılmamalıdır. Bazı antibiyotikler kesinlikle kullanılmamalıdır: Tetrasiklin, Doxycycline (tetradoks tb, monodoks tb), Ciprofloxacine (cipro ), Ofloxacine (oflocide), Cotrimoxazole (Bactrim ..İlk 3 ay için alınmamalı).

Antibiyotik kullanımı gerekli ise penisilin grubu ve sefalosporin grubu ilaçlar tercih edilmelidir.

Grip veya Soğuk Algınlığı Olduğunuzda Ne Yapacaksınız?
Grip virüsler tarafından yapılan ve hızla çevreye yayılan bir hastalıktır. Şikayetler genellikle birkaç günde artar. Bu hastalığın kesin bir tedavisi yoktur. Antibiyotikler bu hastalığı tedavi etmez. Şikayetinize göre yukarda listelenen ilaçları alabilirsiniz.

Gebeyken soğuk algınlığı veya grip olduğunuzda şunları yapın:
Olabildiğince çok istirahat edin
Bol miktarda sıvı alın.
C vitamini alabilirsiniz
Halsizli kırgınlık için parasetamol kullanabilirsiniz (günde 3-4 tablete kadar alınabilir)
Burun tıkanıklığı durumunda burun spreyi kullanılabilir.

Doktorunuzu Ne zaman Aramalısınız?
Aşağıdaki belirtiler varsa lütfen doktorunuzu arayınız:
Cilt renk değişiklikleri ile birlikte yüksek ateş ( 37.5 C dereceden fazla) varsa
24 saat den uzun süre sıvı alamaz iseniz veya beslenme problemi varsa
Yutma zorluğunun devam etmesi ve boğaz ağrısının geçmemesi
Ağrı kesici ilaçlarla düzelmeyen baş ağrıları
öksürmekle birlikte yeşil-sarı renkli balgam çıkartılıyorsa
Nefes alırken zorlanma , göğüs ağrısı oluyorsa.

İlaç Kullanımı İle İlgili Kısa Bilgiler
Hiçbir ilacın prospektüsünde "gebelikte güvenle kullanılabilir" diye bir ibare yoktur. Bunun sebebi, her zaman, ilacın güvensiz veya zararlı olması değildir. Genellikle sebep ilaçların gebelikte kullanımı ve bebeklere olan zararları ile ilgili deneylerin etik olarak yapılamamasıdır.

İlaçlar, bebeklere olan zararlarına göre 5 ana grupta incelenirler

A Grubu. Anne ilacı kullandığında bebekte olumsuz bir etki yapmaz.

B Grubu.Gebelikte kullanılabilir. Anomali yaptığını gösteren bir çalışma yok.

C Grubu.Gebelikte kullanımı mutlak gerekli olmadıkça alınmamalıdır.

D Grubu. Kesinlikle gebelerin kullanmaması gerekir.Hayvan deneylerinde anomali (sakatlık) yaptığı biliniyor.İnsanda yeterli çalışma yok.

X Grubu.Kesinlikle gebelerin kullanmaması gerekir. İnsanda anomali (sakatlık ) yaptığı çalışmalarda gösterilmiştir.

Gebelikte özellikle erken dönemde (ilk 3 ay içinde) ilaç kullanımından olabildiğince uzak durmak gerekir.

Gebe olduğunuzu öğrenmeden önce kullanılan ilaçlar genellikle hiçbir anomaliye sebep olmazlar. Bu durumda "ya hep ya hiç yasası" geçerlidir. Yani eğer ilaç zarar verirse ya bebek kaybedilmekte, gebelik düşükle sonlanmaktadır. Bu olmadığında ise bebek normal gelişimine devam etmekte ve bebekte sakatlık olmamaktadır.